Edeb Başa Tac İmiş


Son günlerde bir düşme akımı / modasıdır aldı başını gidiyor. İnsanın ve insanlığın yükselmesi gerekirken nedir bu yerlere yatmalar, resimler, videolar çekip sosyal medyada paylaşmalar! Özellikle bu rezîl hal, kadınlar arasında daha bir hızlı intişar ediyor. Ve maalesef ki bazı başörtülü kızlar da bu hastalığa tutuldu. Bunların yüzünden başörtüye saldırılar yapılıyor sosyal medyada.
Tamam, illa yuvarlanacaklarsa, yerlerde edepsizce uzanıp poz vereceklerse mümkünse mukaddes saydığımız bu örtü ile yapmasınlar. 28 şubat hengâmında başörtüsü uğruna eğitim hayatlarına nokta koymuş o kadar mağdur hanım kardeşlerimiz vardı ki… İster istemez bu iki resmi mukayese ediyoruz.
Yani eskiden başörtü mağduru hanımları varken şimdi ise başörtüyü mağdur edenler var.
Bu hal aslında bedenlerin değil ruhların yerde süründüğünün acı bir göstergesidir. Daha da acısı, edepsizliğin sınırını zorlamaktır.
Bu elîm hâl; manevi cihetlerde ne kadar hasta bir toplum olduğumuzun vahim tablosudur.
Düşme modası psikolojik bir vakı'a olmaktan ma'da; inançsızlığın veya zayıf bir imanın göstergesidir. Belki de insanlık vasfı ağır geldi de bazı hayvanları taklide başladılar!
Geçenlerde başörtülü bir hanım -adı lâzım değil. Ki adını zikretmekle yazıma leke düşürmek de istemem- bir haber sitesinde bî-edebâne ifâdeler kullanarak hakaretlerle, yalanlarla, iftiralarla dolu bir yazı yazmış köşesinde ve bu fakire de sokak ağzıyla hakaret etmiş. Tabii bir insanın ismi, mülevves lisanlarda zikredilince o isim de kirleniyor değil. Ne demişler, 'Herkes kendi yakışanı söyler, yapar.'. Mevzu' bu!
Müslüman, edeplidir. Bilhassa cem'iyyet içinde adab-ı muaşerete ciddi riayet eden kişidir. Edebi olmayan kişiden her türlü rezalet beklenilir ve kaçınılmazdır da.
Bu hususta yazılacak, söylenecek çok şeyler olabilir.
Osmanlı arşivinde edebe dair güzel bir vesika aklıma geldi ve bu belgeyi sizlere aktarma ihtiyacı hissettim. Katipzade Mehmet Nuri imzalı 1889 tarihli vesikadaki Hafız Şirazi'nin beyti ezberlenecek ve hatta serlevha olarak bulundurulacak güzelliktedir. Hafız, 'Edepsizler, sohbet edilmeye layık değiller.' diyor bize.
Evet, bu dünyada herkesin ve her şeyin ekmek gibi, su gibi, hava gibi edebe ihtiyacı var. İnsanlığın olmazsa olmaz göstergesi yine edeptir.

Ne güzel demiş Mevlana;
Edep bir tâc imiş nûr-ı Hüdâdan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan.

Yunus Emre de şöyle der;
İlim meclislerinde aradım kıldım talep
İlim geride kaldı illâ edep illâ edep.

Aşağıdaki arşiv belgemizin özü de şu; insanın ederi, edebi kadardır.




Vesikanın çevirisi;

Kâr-ı e'âliden olan edeb bir mi'râc-ı ma'âlidir ki âna mütesâ'id olanlar ihrâz-ı mürâtib teâli ederler. Hangi zevât ve hangi makâmât vardır ki edebe ihtiyâcı olmasın. Ve hangi ehl-i edeb ki mizâc-ı âlemle imtizâcı revâc bulmasın. Demek ki def'-i ihtiyaç ve âlemdeki şu imtizâc vücûd-ı edebe muhtaçdır. "Her ki rânist edeb, lâyık-ı sohbet nebûd" ilâc-ı edebî isti'mâl ile emrâz-ı tabâyi'ni izâle ve târâc eden saâdet ve istikâmet-i devletini sertâc ediyor. İşte öyle olan insan meyân-ı âlemiyânda sahîh ve mes'udiyet-i hâl ile gayet ferîh geçinir.
Fî 23 Kânun-i evvel sene (1)307
Ed-dâî
Kâtibzâde Mehmed Nuri


Lügatler:
Kâr-ı e'âlî (كار اعالی): Büyük kazanç
Mi'râc-ı ma'âli (معراج معالی): Yüksek miraç.
Âna (آڭا): Ona
İhrâz-ı merâtip (احراز مراتب): Mertebeler kazanmak
Te'âlî (تعالی): Yükselmek
Zevât (ذوات): Zatlar, kişiler, ileri gelenler
Makâmât (مقامات): Makamlar, dereceler, rütbeler
Ehl-i edeb (اهل ادب): Edep sahibi
Mizâc-ı âlem (مزاج عالم): Alemin/insanın huyu
İmtizâc (امتزاج): Birbirini tutma, uygunluk, karışabilme
Revâc (رواج): Kıymet, ilgi
Def'-i ihtiyâc (دفع احتیاج): İhtiyaçları defetmek, gidermek
Vücûd-ı edeb (وجود ادب): Edebin varlığı
Her ki rânist edeb, lâyık-ı sohbet nebûd (هر كه رانیست ادب لایق صحبت نبود): Hafız'a ait bir Farsça bir beyit; edepsiz kişi sohbet edilmeye layık değildir
İlâc-ı edeb (علاج ادب): Edep ilacı
İsti'mâl (استعمال): Kullanmak
Emrâz-ı tabâyi' (امراض طبایع): Hastalıklı tabiatlar, kötü huylar
İzâle (ازالە): Giderme, yok etme
Târâc (تاراج): Yağma
İstikâmet-i devlet (استقامت دولت): Devletin/kişinin doğruluğu
Sertâc (سرتاج): Baştacı olan, sevilen
Meyân-ı âlemiyân (میان عالمیان): İnsanlar arasında
Sahîh (صحیح): Doğru, gerçek
Mes'udiyet-i hâl (مسعودیت حال): Sevinçli hal
Ferîh (فریح): Övünen
Ed-dâ'î (الداعی): Dua eden, duacı. Ulema sınıfının çok zaman imza veya mühür üstüne koydukları ve 'duacınız' manasında klişe bir ifade.


Zafer Şık
Arşiv Uzmanı


Ek malumat:
Katipzade Mehmet Nuri (1844-1882)
Asıl mesleği doktorluktur. Çeviri kitapları da mevcuttur; fizyoloji alanında Türkçe ilk ders kitabını, Fransız Fizyolog Jules Béclard'ın  (1817-1887) kitabını çevirerek hazırlamıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berat nedir?

Şifre Miftahı ve Osmanlı'da Şifreli Yazışma

Mehmet Akif Ne Dedi, Kadir Mısıroğlu Ne Anladı