"Padişahınız Sultan Hamid Hazretleridir"
Biri seneryo diğeri yaşanmış, iki vakıadan bahsedeceğim sizi. Birini TRT'de izledik; Türkiye duydu, dünya duydu. Diğerini bilen bir elin 3-5 parmağı kadar az kişi. Bu yazıyı okuyunca sizler de bunu öğrenmiş olacaksınız.
Birinci vakıa; TRT ekranlarında yayınlanan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük hükümdarı Abdülhamid Han'ın son 13 yılını ve yaşanan siyasi gerilimleri anlatan Payitaht Abdülhamid'te, bir tüccar Peygamber efendimiz (s.a.v.)'i rüyasında görür ve biriken borçları için Peygamberimiz (s.a.v)'in; "Hamid'imize söyle, her gece getirdiği salat-ı selam ve zikri dün gece getirmeyi unuttu, git ihtiyacın olanı ondan iste." demesi üzerine gelip rüyayı padişaha anlatır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından "Hamidi'miz" denilerek müjdelendiğini duyan Abdülhamid büyük bir şaşkınlık ve mutluluk yaşayarak tüccara 4 kese altın verir.
Tahsin Paşa'nın, "Hünkarım, neredeyse üzerinizde ne varsa alacaktı." sözleri üzerine ise, Sultan Abdülhamid şu sözleri söyler:
"Sen ne dersin Paşa. Vallahi billahi tüm servetimi, saltanatımı istese verirdim. Dün gece çalışıyorduk Paşa. Masamın üzerinde uykuya kalmışız. Salavatı unutmuşuz. Halt ettik Paşa. Allah affetsin."
Bu sahneden, bir hocamızın kısa videoyu -Arapça altyazılı- göndermesiyle haberdar oldum. Ne kadar duygu yüklü de olsa ister istemez olayın hakikat olup olmadığı konusunda aklınıza soru işaretleri geliyor. Yıllardır gönüllü arşivci ve çeşitli araştırmalar yapan biri olarak benim de aklımda soru işaretleri belirmedi değil.
"Bu hadise Yavuz Sultan Selim zamanında vuku' buldu." deyip tenkit edenler de oldu.
"Bu hadisenin birebir arşiv kaynaklarında kaydını bulamadım." derken Payitaht Abdülhamid dizisinin senaristi Uğur Uzunok beyle bu mevzuyu telefonda konuşma fırsatı yakaladım. Ne Yavuz döneminde ne de Abdülhamid döneminde gerçekleşmediğini ama 1825-26'da yaşanmışlığından ve gayelerinin Abdülhamid'in Peygamberimiz (s.a.v.)'e muhabbetini göstermek olduğundan bahsetti.
Peygamber efendimiz (s.a.v)'i bir meseleye dahl ederken çokça hassas olmalı, kaş yapayım derken göz çıkartmamalıyız.
* * *
Tarihçilerin, Osmanlı tarihini, mesnetsiz ve Latin harfli kaynaklar göstererek anlatması, yazması abes olur elbette. Hatta bazen kaynakçada belirtilen kaynaklara bakıp Osmanlıca nüshasını incelediğinizde yazarın, yalan yanlış yazdığını da görüyoruz. En son Yunus Emre ile ilgili ufak bir araştırma yaptım. Hicri 1035'de Abdülgani Efendi tarafından kaleme alınan Tevarih-i Al-i Osman'ın yazma nüshasında Yunus Emre ve Tapduk Emre'nin Bayezid döneminde yaşadığını okumuş ve paylaşmıştım. Sonra TDV yani Türkiye Diyanet Vakfı'nın ansiklopedisinde, Aşıkpaşazade'nin Tevarih-i Al-i Osman'ında da aynı bilgiyi bulup teyit için kitabının Osmanlıca nüshasına baktım. Hem de TDV'de belirtilen aynı sayfalara, yani 199. ve 200. sayfalara. Aşıkpaşazade'de Yunus Emre'nin Sultan Orhan zamanında yaşadığı ve müstensihin notunda hicri 743'te de vefatını yazdığını gördüm. Demem o ki bilhassa Osmanlı tarihinde Latince kaynaklar yüzde yüz güvenilir değildir. Yazarının kim olduğunun da önemi yok. Kaldı ki Osmanlıca yazmalarda dahi birbirini tutmayan bilgiler varken kaynaksız, mesnetsiz Latin harfli eserlere daha bir dikkat edilmelidir.
* * *
Gelelim Hamid'imize… Belki bu bir senaryoydu ve gerçek değildi ama bunu teyit eden yaşanmış bir arşiv vesikası buldum. Paylaşacağım belge en az bu hadise kadar etkileyici… Önemli tarafı herkesi ilgilendiren bir tarafı var. Payitaht Abdülhamid'in senaristi Uğur Uzunok beye de bu yazacağım hadiseyi anlattım, çok etkilendi. Çünkü yaşanmışlıklarla senaryo hiç bir olur mu?! Uğur bey istedi ve belgemizi çevirisiyle beraber ona da yolladım. Belki bu metni bir de Tv'den izleyeceksiniz, kim bilir.
Belge tarihi 1877-78. Yani 93 harbi olarak da bilinen Osmanlı-Rus harbi hengamı. 93 harbi sözü, malum savaşın rumi 1293'te yapılmasından bu adı almıştır. Hicri olarak da 1295 tarihi…
Maden hanedanından es-Seyyid Süleyman Faik isminde bir zat, ramazan ayının son günlerinde üç gün üstüste rüyasında Peygamberimiz (s.a.v)'i görür. Son günü de Kadr Gecesi'ne tevafuk etmektedir. Bir gaile esnasında önce Mabeyn-i Hümayun'a oradan Yıldız Sarayı'na teşrif eden Peygamberimiz (s.a.v) ve etrafındakiler, Abdülhamid Han'ı namaz kılarken görür. Resul-i Ekrem (s.a.v.) efendimiz üç defa Abdülhamid'in 'mahall-i kesif'ini yani sert, sıkı yerlerini mesh eder ve Abdülhamid'i namazda bırakıp dışarı çıkar. Bu arada hırka-i saadeti de ziyaret ederler. Gaile (Osmanlı-Rus savaşı veya başka bir siyasi kargaşa) ber-taraf olmuş ve Peygamberimiz orada bulunan kalabalığa şöyle nasihat etmiştir; "Padişahınız Sultan Hamid hazretleridir. Sadakıyyet ediniz (bağlılık gösterin). Her bir emrine muti ve nehyinden tecennüb olunuz (emirlerine uyun, yasaklarından kaçının)." ferman ederek hem Abdülhamid handan razı olduğunu hem de Abdülhamid'in, kendisinin varisi ve halifesi olduğunu rüya-yı sadıkada ümmetine ders verip ihtar eder. Sonra Seyyid Süleyman Faik efendi, 'Bu rüyanın tesiriyle vücudumdaki titremeden dolayı uyandım.' demiştir.
Bu da ikinci vakıamızdı.
Buyurun şimdi de belgemizi okuyalım…
Hû
Şehr-i ramazanü'l-mübareğin yirmi beşinci ve altıncı ve yedinci gecelerinde âlem-i manada ale'd-devam hazret-i fahr-ı âlem ve nebi-yi muhterem sallallahü teala aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri Üsküdar'da bir çok efrad-ı müctemi'a ile beraber gailenin def'i zımnında Mabeyn-i Hümayun-ı Mülükane'ye teşrif buyuracaklarını bi'l-irade mahall-i maksuda teşrif buyurdukda tevabi'inin bir kısmı taşrada bırakıldığı halde bir kısım da doğruca Yıldız Saray-ı feyz-ihtivasından içerüye girdiklerinde padişah-ı âlem-penah efendimiz hazretlerinin eda-yı salat ile meşgul oldukları manzur-ı sami-i risalet-penahileri buyuruldukda yümn-i saadetleriyle zat-ı hilafet-penahinin mahal-i kesifini üç defa mes iderek zat-ı hazret-i padişahiyi namazda bırakıp dışarıya çıktıktan sonra artık 'gaile bertaraf oldu' deyu şeref-vaki olan irade ve ferman-ı risalet-penahileri üzerine cemaat-i mezkureyi müstashiben doğruca hırka-i saadete avdet buyurup cemaat-i mevcude ifa-yı ziyaret olunduktan sonra yine o heyet-i müctemi'a hazır oldukları halde tekraren, "Gaile bertaraf oldu ve padişahınız Sultan Hamid hazretleridir. Sadakıyet ediniz. Emrine muti ve nehyinden tecennüb olunuz." yolunda bir takım nasayih ve iradatta bulundular. Bu rüyadan vücuduma ârız olan lerzenin tesiratıyla derhal bi-dar oluyordum.
Kendü hattıyla yazıldı.
Maden-i hanedandan
bende
Es-seyyid Süleyman Faik
Zafer Şık
Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilماشاء الله خواجه م
YanıtlaSil