Bir Çay Söyle
Çay kelimesinin ebced değerinin ondört oluşundan mıdır bilinmez ama çay hem içeceklerimizden en vazgeçilmezi hem de milli içeceğimiz oldu. Çaya dair Osmanlı devrinde bir çok eser yazıldı. Mehmet İzzet'in Çay Risalesi en bilinenlerin başında geliyor. Hâlâ makaleler yazılıp araştırmalar yapılıyor.
Çay Risalesi
Kültürümüzün bir parçası haline gelen çay vesilesiyle dostluklar daha bir demlenir. Adettendir, misafirliğe gelen kişi 'yeter' demeyene kadar muhakkak çay ikram edilir, 'Bir bardak daha içermesin?' diye sormak ayıp kabul edilirdi.
Hatta Osmanlı arşivinde 'çay ziyafeti' verildiğine dair kayıtlar dahi mevcut.
Bediuzzaman Said Nursi hazretleri üstadımıza ithaf edilen, 'Çay koy keçeli, yeniden başlıyoruz.' sözü çoğumuz için yeni bir umudun sembolü mahiyetinde.
Muhabbetlerimizin vazgeçilmez içeceği çaya dair bir çok sloganlar dillendirilip güzel sözler kağıda döküldü ve nice teşbihler yapıldı.
'Çayı ve kahveyi şekersiz için ama şükürsüz içmeyin. Ne de olsa şükür, en güzel şekerdir.' emsali nice sözler… Keza;
"Bir bardak çay nafile
İki faide, üç kaide
İç dördü at derdi
Madem vardın beşe
Sür bir onbeşe" gibi sözlerle de çokça çay içme bir düstur olarak aşılanmıştır. Yalnız her şeyin aşırısının zararlı olduğunu bilmek için hekim olmaya hacet yok.
Ya ne demişti Cahit Zarifoğlu:
"…ve oturdu mu bir masaya hakkını verir çay içmenin…"
Tıp aleminde siyah çaya zararlı diyen de var, çokça faydalı olduğunu dile getirenler de var.
Sular kesildiğinde, 'Ne yani, çay içemeyecek miyiz?' diyen de, onsuz kahvaltıya oturmayan da biziz.
1889'da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de muallimlik yapan doktor yüzbaşı Besim Ömer'in yazdığı ve Maarif Nazırlığı izniyle tab' edilen Mükeyyifat ve Müskirattan Afyon, Kahve, Çay, Esrar isimli kitabının 85 ile 100. sayfaları arasında çayın içindeki maddeler ve çayın ne tür hastalıklara faydaları vs. detaylıca izah edilmiştir.
Aşağıdaki arşiv vesikamız da, kolera hastalığı hakkında Avrupa tarafından yapılan inceleme ve deneylerde kolera mikrobunun akarsularda bulunduğunun tesbit edildiği ve bu vesile ile kuyu ve pınar sularının içilmesi ve bol bol çay içilmesi çay bulunamaz ise adaçayı içilmesinin ahaliye tavsiye olunması hakkında irade-i seniyyedir.
Yani padişah tarafından, hastalıklara karşı ahaliyi çay içmeye teşvik etmiştir denilebilir.
İrade-i seniyye; Osmanlı Devleti'nde özel veya resmî bir iş hakkında verilen padişah emridir. Önceleri sadrazamların arzları üzerine, yani telhis ve takrirlerin üst kenarlarına yazılan padişah mütalaalarına "hatt-ı hümâyûn" denilirdi. 1839'dan itibaren ise padişah emirlerine "irâde, irâde-i şâhâne" veya "irâde-i seniyye" denilmeye başlanmıştı.
Tıbben birçok faydası olan ve metinde de,ifade edildiği gibi kolera gibi çeşitli hastalıkların adeta tabii ilaç vazifesi gören çay için, 'çay ömrü uzatıyor ' desek pek de mübalağalı olmasa gerek.
Arşivlerde Osmanlı Türkçesi olarak en eski Çay Risalesi, Damadzade Ebu'l-hayr Ahmed Efendi'ye aittir. Elbette çeşitli tıp kitapların bahse geçen fakat ayrı kitap halinde neşredilmeyen anlatımlar da var.
Bu esere ait bazı mühim yanlışları da tashih etmek istiyorum; bu küçük Çay Risalesi, Farsça telif edilen Yûsufî'nin eserinin birebir çevirisinden ibaret değildir. Latinceden ve Avrupa'da neşr olunan bazı tıp kitaplarından ilaveler de yapıldığı zaten eserin içerisinde zikredilmiş. Bir diğer husus; kitabın telif yılı bir çok yerde yazıldığı gibi 1731 olduğu kat'i değildir. Eserin, hicri 1130-1143'te yani 1718-1731'de arası bir zaman diliminde kaleme alındığını müstensih ifade etmiş. Damadzade Ebu'l-hayr Ahmed Efendi hicri 1144'de Şeyhulislam, 46'da azl ve 1154'te de vefat etmiştir.
Gelelim belgemize…
13 teşrinisani sene 1308 (25 kasım 1892) tarihli olup Erzurum, Van, Trabzon, Sivas, Bitlis, Mamuratülaziz (Elazığ), Edirne ve Kosova vilayetlerine yani valilerine hitaben yazılan 2. Abdülhamid'in emridir. Metinde geçecek olan 'âdî çay' ifadesi 'sıradan, âdet olan çay'ı yani günümüzdeki siyah çayı ifade etmektedir.
Hû
Erzurum, Van, Trabzon, Sivas, Bitlis, Mamuratülaziz, Edirne ve Kosova vilayetlerine
Kolera hastalığı hakkında Avrupaca icrâ olunan tedkîkât ve tecârib neticesinden anlaşıldığına göre kolera mikrobu miyâh-ı câriyede yaşayub en ziyâde o vâsıta ile sirâyet etmekte olduğundan hastalık olan mahallerde ahalinin mu'tadları vechle akarsuları içmeyub kuyu ve pınar sularıyla kaya aralarından çıkan suları içmeleri ve bu nev' sular bulunmadığı halde miyah-ı cariyeyi kaynattıktan sonra şurb ve istimal etmeleri ve âdî çay bulunmadığı halde, her yerde bulunanilen adaçayının sık sık içilmesi için ahaliye, köy imamları ve sair icab edenler vasıtasıyla icra-yı nesayih ve tefhîmât olunması şeref-sâdır olan irâde-i merâhim-âde-i cenâb-ı hilâfet-penâhi iktizâ-yı âlîsinden olmağla mûcebince iktizâsının sür'at-i icrâsı matlûbdur.
Lügatler:
Tedkikat (تدقیقات): İncelemeler
Tecarib (تجارب): Denemeler, tecrübe etmeler
Miyah-ı cariye (میاه جاریه): Akarsular
Mu'tad (معتاد): Alışılmış hal
Şurb (شرب): İçmek
Nesayih (نصایح): Nasihatler
Tefhimat (تفهیمات): Anlatmalar
Şeref-sadır (شرفصادر): Şerefle çıkan (padişah emri)
Zafer Şık
Yorumlar
Yorum Gönder