Vav Risalesi

Vav (و) harfi tevazunun, teslimiyyetin, acizliğin ve aynı zamanda asiliyetin nişanıdır. Bu cihetle olsa gerek ki vav gibi olmak ifadesi iki büklüm olup kulluk bilincinde olmakla beraber Allah'a secde etmeyi ders verir. Hem müstakil bir vav harfine dikkatli nazar edildiğinde secdeye varmış bir insan suretini çağrıştırır. Bundandır ki hattatlarımız o güzel divitleriyle bu harfi önce aharlı kağıtlara sonra da kararmış kalbimize bir siyah nur gibi nakş ederler. Vav harfi Kur'an-ı Kerim'de yemin harfi olarak da çokça zikredilir; Ve'd-duha (kuşluk vaktine yemin olsun, ve'l-asr (asra yani ikindi vaktine yemin olsun), ve'l-fecr (şafak vaktine yemin olsun) gibi ayetlerle nazarımızı kendine celb eder. Bundan değil midir ki yemin ederken bile umumen vallahi diye söze başlanılır… Vav harfi aynı zamanda vahdaniyetin, vahidiyetin karargahıdır ki ebced değeri altı olması da imanın altı esasına bir remz olarak tezahür eder. Keza hadis olduğu rivayet edilen, itteku'l-vâvât (اتقوا الواوا) yani vavlardan sakınınız, denilirken vav harfi ile başlayan bazı önemli mesleklerin önem ve sorumluğunun büyük olması hasebiyle önem arz eder. Bunlar; velayet (velilik, valilik), vezaret (vezirlik), vasiyet, vekalet ve vedia (emanet). Çifte vav Çifte Vav İstanbul'da bir sokak ismidir. Doğru. Hatta çok da eskiye dayanır bu isim. Osmanlı arşivlerinde dahi Çifte Vaf Sokağı ifadesinin geçtiği çokça vesika dahi okudum. Rivayete göre bu sokakta Yeniçerilere ait bir oda varmış ve numarası da 66 imiş. Vav harfinin ebced kıymeti 6 olduğundan 2 vav 66 olarak kayıtlara düşmüş. 66 sayısı aynı zaman Allah lafzının ebced değeridir. Bu cihetle de hattlarımız sıklıkla çifte vav dahi resmederler; kâh içiçe, kâh müsenna surette. Müsenna denilen bir düz bir de yansıma suretinde ters vav harfi. Bu şekildeki iki vav bir insan kalbini andırır ki "Kalpler ancak Allah'ı zikretmekle tatmin olur." ayetininin vücud bulmuş hali olarak gözlere ve gönüllere nüfuz eder. Çifte vav aynı zamanda Osmanlı'da yeniçeriler içinde bir veya bir kaç bölüğün sembolü olduğu beyan edilir ki bazı Yeniçerilerin mezar taşlarında bu çifte vav motifini görmekteyiz. Yalnız bu sembolü hangi bölüklerin kullandığına dair Osmanlı arşivlerinde şimdiye kadar bir bilgiyle şahsen karşılaşmadım. günümüzde bazı araştırmacı hocalarımızın bir kısmı 38. bölük, bir kısmı 48. bölük bir kısmı da 49. bölük olduğunu yazmışlarsa da esasen bu bilgiyi Osmanlı arşivlerinde teyit edemediğimden böyle bir mevzuya ihtiyatlı yaklaşmayı daha uygun görüyorum ki bu kısa izahatı yapma mecburiyetinde hissettim kendimi. Bektaşilik geleneğindeki çifte vav çevirmek ifadesi de aşure pişirirken kazanın dibi dutmasın sadedinde iki kişi karşılıklı olarak kazanı karıştırması hadisesi bu suretle isimlendirildiği bilinmektedir. Vav harfi ile ilgili büyüklerin sözlerinden, Hz. Süleyman'ın mührüne varıncaya kadar çeşitli izahatları günümüzde online mecralarda okumak mümkün ise belki arşiv kaynaklarına dayandırılmak şartı ile bir Vav Risalesi yazılabilir. Son olarak daha küçükken öğrendiğim bir hikaye ile yazımı bitirmek istiyorum. Bu hikaye bazı kaynaklarda iki ayrı kişiye atfen anlatılır; Biri Hattat Osman, diğeri Hattat Yesârîzâde Mustafa İzzet. İsim değil muhteviyat önemli… Hattat Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi , Beşiktaş'tan Üsküdar'a geçmek için sandala biner. Sandal hareket ettikten hayli müddet sonra akçesinin diğer ceketinde kaldığını hatırlayarak sandalcıya der ki: Yanıma akçe almayı unuttum. Yerine bir vav çekip versem olur mu? Sandalcı kabul etmez başta. Teklif çifte vava çıkınca sandalcı tanımadığı bu adama acıyarak ve de gönülsüzce mecburen kabul eder. Bir gün sandalcının yolu sahhaflar çarşısına düşer ve kağıdı hatırlayıp bir dükkana girer. Sahhaf kâğıdı eline alır almaz: Bu Yesârîzâde’nin çifte vav’ı, bunu nereden buldun diyerek hatırı sayılır akçeye sandalcıdan satın alır. Dünya küçük. Yesârîzâde'nin yolu tekrar aynı sandalcıyla kesiştiğinde, sandalcı: Bey baba! Siz akçe değil çifte vav çekin, der. Zafer Şık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berat nedir?

Şifre Miftahı ve Osmanlı'da Şifreli Yazışma

Mehmet Akif Ne Dedi, Kadir Mısıroğlu Ne Anladı