Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ertuğrul Alayı'nın Tarihçesi

Resim
 Ertuğrul Alayı'nın Tarihçesi Ertuğrul Alayı veya nam-ı diğerle Ertuğrul Süvari Alayı Sultan Abdülhamid'in ilk döneminde teşkil edilmiştir (Arşiv kodu: Y..MTV. 20/93). Ertuğrul Alayı'nın mevkii, Davutpaşa Kışla-yı hümayunu'dur. 17 Mart 1886'da kurulan Ertuğrul Alayı'nın kumandanlığına 5. Süvari Alayı kumandanı Süleyman Bey tayin edilmiştir (Kaynak kodu: İ..DH.. 982-77506). Ertuğrul Alayı'nın, toplam asker sayısı Nisan 1886'da tam olarak 570 kişidir. Teşkil edildiği ilk dönemdeki binek sayısı da 653'tür (Arşiv kodu: Y..MTV. 20/98). Gün geçtikçe asker mevcudu önce 611'e sonra 632'ye ve Ağustos 1886'da ise 784'e çıkarılmıştır (Arşiv kodu: Y..PRK.ASK. 34/31) Osmanlı'nın kuruluş toprakları olan Söğüt ve civarından olanlar buraya alınıyordu. Sultan Abdülhamid'in ertrafında çok hainler bulunduğundan koruma için etrafına bu alaydan nöbetçi askerler yerleştirirdi. Zafer Şık

Lozanın Gizli Maddeleri; Amerika'dan Osmanlı'ya (Ankara Hükümeti) 7 Maddelik Muhtıra

Resim
 Lozanın Gizli Maddeleri; Amerika'dan Osmanlı'ya (Ankara Hükümeti) 7 Maddelik Muhtıra  1- Gayrımüslimlerin menfaati için kapitülasyonların devam ettirilmesi,  2- Terbiyeye dair, dini ve insanlığa faydalı (gayrımüslimlere ait) kurumların (okul, kilise, havra, cemiyetler vs.) korunması için kuvvetli bir güvence verilmesi,  3- Ticaret serbertliği,  4- Zarar gören Amerikalılara tazminat ödenmesi,  5- Azınlıkların korunması için çok güçlü bir teminat,  6- Boğazların tamamıyla serbest bırakılacağına dair söz, güvence,  7- Fen ve tarih alanlarınki araştırmalara kolaylık sağlanması.   Belgenin bir kısmını Yotube kanalımızda okuduk. Lütfen Youtube'taki bu videomuzu beğenin ve yorumlarınız destek olun. Ayrıca sosyal medya hesaplarınızda, grup ve sayfalarda, Whatsapp durumlarınızda vs. paylaşırsanız daha fazla kişiye ulaşmasında katkınız olacaktır. Teşekkürler Zafer Şık Belge Özeti: Lozan'da yapılacak sulh konferansında Amerika'nın takib edeceği metotla ilgili Amerikan Sefaret

Osmanlı'nın İlk Gazetesi Takvim-i Vakayi'in Gerçek Yayın Tarihi

Resim
Osmanlı'nın İlk Gazetesi Takvim-i Vakayi'in Gerçek Yayın Tarihi Doğal olarak hepimiz Osmanlı'nın ilk gazetesi olan Takvim-i Vakayi'in Sultan 2. Mahmud devrinde 1831'de yazılıp neşredildiğini biliyoruz.  Çünkü okul hayatımızın her safhasında bize böyle öğretildi. Ortaokulda, lisede, üniversitede… Hatta üniversite imtihanlarında ve KPSS'de dahi sorulan bir soru…  Gel gör ki bu tarih yanlışmış. 1831 değil de 1825'miş. Çünkü 1831'de ilk matbu baskı olan Takvim-i Vakiyi'in öncesi var. Sultan 2. Mahmud 1825'te devrin vakanüvisi olan yani devlet tarihçisi olan Mehmed Esad Efendi'ye 1823'ten itibaren cereyan eden hadiseleri yazmasını istediğini devlet arşivlerinde tevafuken karşılaştığım bir kaç nüshadan anlaşılıyor.  Evet, Takvim-i Vakayi ilk defa hicri 1241'de yani 1825'te ama 1823 yılı hadiselerinden başlayarak yıllık ve kitap suretinde kaleme alındığı belgelerden anlaşılıyor. Matbu olarak ilk defa 1247'te neşre başlaması ve matbu

Başlık Parasının Osmanlı'da Halifenin Emri ve Şeyhülislamın Fetvasıyla Yasaklanması

Resim
 Osmanlı'da Başlık Parası Uygulaması Başlık parası; evlenecek bir adama kız babası veya teallukatı tarafından mihr-i muaccel harici istenen para vs. demektir. Bu cahiliye devri muamele Osmanlı döneminde de vardı ve malesef Doğu-Güneydoğu bölgelerimiz başta olmak üzere bugün de varlığını sürdürmektedir. Evladını bir meta suretinde gören bu zihniyete karşı Osmanlı'da da, bu sefil adete karşı 1850 tarihinde hem halifenin hem de devrin şeyhulislamı tarafından yasaklandığını ve bu emrin ilgili bütün yerlere yollandığını görüyoruz. Bazı ulema; halife olan zat eğer ki vefat etmiş dahi olsa İslam'a zıt olmamak kaydıyla verdiği emirlere itaat farzdır, demişler (Mürşidü'l-ihvan fi Hakki'd-duhan adlı eserde mealen böyle geçiyor.)  Bir arşiv vesikasında da kızın ağabeyleri tarafından başlık parası istendiği ve bu hususun fesh-i nikahı netice verip vermeyeceği hususu daire-i meşihata sorulmuş. Nerden bakarsak bakalım, İslam'ın ruhuna zıt ve insanlıkla bağdaşmayacak bir hasta

İdris-i Bitlisî Katil mi Kahraman mı?

Resim
 Tarihi araştırmalardan yoksun ki zaten içinde bir Osmanlı adavetini daima diri tutanlar, "İdris-i Bitlisî 40 bin kızılbaşı katletti." diyerek hem İdris-i Bitlisî'ye hem Yavuz Sultan Selim'e esasen Osmanlı'ya saldırıp galiz küfürler ediyorlar. 500 sene sonra gelip hiç sorgulama yapmadan yapılan bu taarruzlar ahlaki değildir. Evvela şunları sormak lazım; - Gerçekten 40 bin kızılbaş katliamı var mıdır?  - Sayı ne kadar olursa olsun nedeni nedir? gibi o zamanın koşulları göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Bir de bu iddiayı söyleyenler diyorlar ki, İdris-i Bitlisî (İdris b. Hüsameddin) bunu Selimname adlı eserinde yazmış. Buradan başlayalım. Osmanlı, İslam'ın iktizasınca savaşta dahi katliam yapmamıştır. Selimname veya Selim Şah-name denilen bu kısa eser meşhur Heşt Behişt'e zeyl olarak yazılmıştır. Asıl adı da Zeyl-i Heşt Behişt'tir. Bursalı Mehmed Tahir, Sebilü'r-reşad'ta bu zeylin İdris-i Bitlisi'nin oğlu Ebu'l-fadl Mehmed Efendi t