Şifre Miftahı ve Osmanlı'da Şifreli Yazışma
Milletçe, öğrenilmesinde ya hiç katkısı olmayan veya az katkısı olacak meselelere acayip surette meraklıyız; bir arşiv vesikasında ne yazdığını, belgenin ruhuna nüfuz etmeyi değil de yıpranmış, kırılmış, okunamaz hale gelmiş bir kitabeyi, bir mezartaşını okuma veya okutma telaşına düşüyoruz. Arapça yazısı havası veren ama karalamadan ibaret olan bir kolyedeki yazılar soruluyor veya bir hattatın bir ecnebi ismi yazması merak ediliyor. Ne Arapça, ne Farsça ne de Osmanlıca olmayan ama bu alfabe ile yazılan bir kelimeyi, cümleyi çözmek için günlerce uğraşılıyor. Aynı levhayı bir bakıyorsunuz 100 kişi özelden size sormuş, 1000 kişi de sosyal medyada bunu paylaşmış ne yazdığının derdine düşüyor. Bu cihette merakımızı boş şeylerden dolu meselelere kanalize etmemiz gerekiyor. Ayrıca biraz kitap, lügat karıştırmayı öğrenmemiz gerekiyor. Hiç araştırma yapmadan, 'benim kafam yorulmasın' edasıyla meşakkate girmeden, hemen bir başkasına soruyoruz. İlmin bir izzeti vardır. Siz ona eği